Onun için bir asır önce korseleri ve balon eteklerden oluşan kadın stilini yıkıp yerine modernist bir anlayışla yapısal sadelik ve drapeleri getiren bir devrimci denilebilir. Oryantalist tarzı Avrupa’ya sevdiren Paul Poiret, ilk kadın pantolonu, ilk imzalı parfüm ve daha birçok yenilikle adını moda tarihine yazdı.
1879 ve 1944 yılları arasında Fransa’da yaşamış usta terzi Paul Poiret, gerek geliştirdiği teknik ve buluşlarla gerekse yarattığı elbiselerle moda tarihinde özel bir yere sahip. 1900’lü yılların başında modern yüzyılın en ünlü ‘couture’ terzisi olan Poiret, bugünkü moda tasarımının başlangıcı olarak kabul edilir. Bir moda başkenti olan Paris’in zaman çizelgesinde de en başa tutturulması gereken isim olan Paul Poiret, Elsa Schiaparelli gibi tasarımcı markaların doğmasına bizzat destek verirken, kendinden sonra da birçok modacıya ilham vermeye devam etti.
Paul Poiret, Paris’in yoksul semtinde mütevazı bir kumaş tüccarının çocuğu olarak dünyaya geldi. Biri modacı, diğeri şapka tasarımı yapacak olan üç kız kardeşi vardı. Hayal gücü oldukça yüksek olan Poiret, çocukluğundan itibaren elbise eskizleri ve sonradan nefret edeceği şapkalar çizerdi. Fakat babası onu ciddiye almazdı. Babası, onu bir şemsiye imalatçısına çırak olarak verdi. Orada, şemsiye desenlerinde kullanılan ipek parçaları toplayıp, kız kardeşinin oyuncak bebeği için giysiler yapmaya başladı. Bir yandan da eskizlerini tanınmış moda evlerine satıyordu. 1898'de Jacques Doucet tarafından işe alındı. İlk tasarımı olan kırmızı kumaş pelerin 400 kopya sattı. 1901 yılına gelindiğinde Poiret, basit, pratik elbiseler tasarlamak üzere dönemin önde gelen moda evlerinden olan Worth House'da birçok moda tarihçisi tarafından ‘haute couture’un babası kabul edilen İngiliz terzi Charles Frederick Worth ile birlikte çalışmaya başladı. Fakat bir süre sonra, Paul Poiret’nin yenilikçi çizgisi Worth House ile uyuşmadı ve tasarımcı buradan ayrılarak 1903 yılında kendi moda evini kurdu. Bağımsız bir modacı olarak ilk yıllarında, yerleşik terzilik geleneklerinden koptu ve moda dünyasını resmen alt üst etti. Poiret, gösterişli vitrinler tasarladı ve çalışmalarına dikkat çekmek için sansasyonel partiler verdi. 1909'da o kadar ünlüydü ki, İngiltere Başbakanının eşi Margot Asquith, onu tasarımları için bir sergi açtı. Müşterileri arasında Rus aristokrasisinin yanı sıra dönemin sanatçılarının da dahil olduğu Avrupalı kadınlar vardı.
Poiret moda evi, zamanla faaliyet alanına iç dekorasyon ve kokuyu da dahil ederek genişledi. 1911'de, kızının adını taşıyan "Parfums de Rosine"i oldukça günlerce konuşulan bir organizasyonla tanıttı ve imzalı bir koku çıkaran ilk Fransız modacı oldu. İkinci bir koku 1912'de piyasaya sürüldü - "Le Minaret", yine harem temasını vurguladı.
Moda dünyasının ilk devrimci moda tasarımcısı olarak anılan Paul Poiret, özellikle Doğu’yu ve egzotik yerel kültürleri referans alan Art Deco tasarımları ile akıllarda kalsa da moda endüstrisinin bugün bile kullandığı birçok yenilikte onun imzası var. Robalı, düz uzun etekli elbiseler ile korseye sıkışmış kadınları özgürleştiren, renkli gece elbiseleriyle kadınları farklılaştıran, kadınlara ilk pantolonu giydiren, şark ve uzak doğuyu oryantalist biçimde sentezlediği “sultan” stili ile Paris’te yeni bir tarzın yayılmasını sağlayan Poiret, kadın giysilerinin kalıp gibi durmasını sağlayan tarlatanı ve o dönem çok kullanılan şapkaları tasarımlarından çıkarmıştı.