“Bence Osmanbey abiye anlamında Paris’in Champs-Élysées, Lübnan’ın Downtown, İtalya’nın Milano’su gibidir.”
Moda tasarımıyla ilgilenenlerin en büyük hayali bir gün kendi markalarını hayata geçirmektir. Fakat hem tasarım yapmak hem de bir işletmenin çok yönlü organizasyonunu yönetmek zor olduğu için bunu yapan çok az insan vardır. Abiye markası JİZEL’in yaratıcısı Ülker Yaşar bunu başaranlardan biri. Yaklaşık 15 yıldır Osmanbey piyasasında olan ve atölyeden başlayarak modelistlik, stilistlik yaparak tekstil sektöründe hatırı sayılır bir tecrübe edinen Ülker Yaşar, iki yıl önce yine tekstil sektöründen gelme ortağı Cennet Recebova ile JİZEL markasını hayata geçirdi. Pandemi sürecine rağmen markasını büyütmeye devam eden Ülker Yaşar’a merak ettiklerimizi sorduk.
Sizin hem tasarımcı hem kendi markasını kurmuş girişimci olarak özel bir hikayeniz var. Okurlarımıza önce sizi ve markanızı tanıtalım istiyorum.
Öncelikle yaklaşık 15 yıldır Osmanbey piyasasında olduğumu söyleyeyim. Hem okullu hem alaylı biri olarak deyim yerindeyse kariyer merdivenlerini basamak basamak çıkarak bugünlere geldim. En baştan alırsak; iç mimari ve restorasyon konusunda eğitim almıştım fakat moda tasarımı ilgimi çekiyordu ve tekstil sektörüne girmek istiyordum. İstanbul Hazır Giyim ve Konfeksiyon İhracatçıları Birliği’nde (İHKİB) “Tasarım ve Modelistlik” konusunda iki yıllık bir eğitim programına katıldım. Programı tamamladıktan sonra “kalıp serileme operatörü” olarak mesleğe ilk adımımı attım. Kısa bir süre sonra modelistlik ve ardından stilistlik yani tasarım yapmaya başladım. Bu süreçte bir hazır giyim firmasının tüm imalat/işletme organizasyonunda uygulamalı olarak tecrübe edindim. İki yıl önce de geçmiş dönemde birlikte çalıştığım şu anki iş ortağım Cennet Recebova ile bu çok yönlü tecrübemizi bir abiye markasına aktarmak üzere yolu çıktık ve JİZEL’i hayata geçirdik. Markamız henüz çok yeni, yani yolun başında. Sevgili ortağım Cennet Hanım’la birlikte emek ve özveri ile büyüttüğümüz ikinci çocuğumuz gibi.
Tasarımcılar için marka oluşturmak, girişimciler için ise tasarıma odaklanmak biraz zor gözüküyor. Her ikisini de üstlenen biri olarak bu konuda ne söylemek istersiniz?
Bana göre firma kendi tarzını yansıtacak tasarımcıyı bulduğunda başarılı oluyor. Tabi firmanın bunun için tasarımcıyı sınırlayan baskıları olmadığı takdirde. Bence her iki tarafın birbirini çok iyi anlaması lazım. Benim gözlemlediğim bir gerçek var ki kendine özgü bir tarzı olan zaten kendi markasının tasarımcısı diğer grup ise herkesin tasarımcısı...
JİZEL hangi pazarlara ulaşıyor?
Bizim pazarımız Osmanbey’in hedef pazarı ile paralel olarak ağırlıklı olarak Ortadoğu ülkelerinden oluşuyor. İkinci sırada ise Avrupa ve Balkan ülkeleri bulunuyor.
Koronavirüs salgınından nasıl etkilendiniz?
Maalesef, koronavirüs tüm sektörleri olumsuz yönde etkilediği gibi tekstil piyasasını da etkiledi. Biz, geçtiğimiz aylarda ve şu anki dönemde, belirlenen çalışma saatlerine ve hijyen koşullarına uyarak işimizin başında olduk. Biz çok kalabalık olmadığımızdan ve çoğunlukla birçok işimizi kendimiz takip ettiğimizden dolayı şanslıydık diyebilirim; pandemi sürecinde hem izole olduk hem de çalıştık. Tabi ki bu zor günlerin de geçeceğine inanıyorum, hep böyle gitmeyecek. Fakat hem işverene hem çalışana uzun vadede bir hasar verip gidecek gibi görünüyor.
Markanızın adının özel bir anlamı var mı? JİZEL kadınını tanımlar mısınız?
JİZEL adının en çok bilinen anlamı bir dünya klasiği olan romantik bir bale eseri olmasıdır. JİZEL balesi bizim için de yeni açılmış bir perde, elbiselerimiz balerin, iş yerimiz sahne, seyircilerimizi de müşterilerimiz oluşturuyor diyebilirim. JİZEL kadını özel güçlü kaliteli ne istediğini bilen kadının vücut bulmuş halidir.
Şu an kış koleksiyonları raflarda, biraz bu sezondan ve çalışmalara başladıysanız 2021 İlkbahar/Yaz sezonundan ayrı ayrı söz eder misiniz? Renkler, siluetler, kumaşlar,
Abiyenin yazlık kışlık sezonu pek yok bana göre. Bu yıl pandemiden dolayı iki sezon yok oldu. Ama tabi ki 2021 İlkbahar / Yaz sezonu için hazırlıklar yapılıyor. Bu dönem insanlar zaten yeteri kadar kendilerini baskı altında ve sıkılmış hissettiği için kadınların üzerlerinde uçuş uçus hafif bir yaz esintisi hissetmesini istedik. Bu yüzden yaz sezonuna vücudu sarmayan, sıkmayan tasarımlara ağırlık verdik. Koleksiyonlarımızın renk paletinde de bunu uygun olarak uçuk pastel tonları öne çıkıyor. Ayrıca sezonun yükselen rengi yeşillere, somon, lila ve ekrular eşlik ediyor.
Yılda kaç koleksiyon hazırlıyorsunuz kaç parçadan oluşuyor ve nelerden oluşuyor?
Biz de müşteri portföyümüze uygun olarak ‘couture” özelliği gösteren ağır tasarımlar olduğu için yılda yaklaşık 80 ile 120 arası yeni model hazırlanıyor. Bunların arasında az da olsa daha hafif işçiliği olan ‘pop abiye’ dediğimiz tarzda giysiler bulunur.
Koleksiyona başlarken nereden başlar, nasıl hareket edersiniz?
Koleksiyona başlamadan benim için her şeyden önce çok iyi bir Ar-Ge gerekiyor. Dünya modası, yeni aksesuarlar, renkler, kumaşlar, ince detaylar, kalıpta uygulanacak kuplar... Hepsini bir bütün halinde siluette buluşturmak çok önemli. On kere düşünüp bir kere çiziyorum diyebilirim.
Bir tasarımcı ve firma sahibi olarak Osmanbey’in abiye konusundaki performansını değerlendirir misiniz?
Bence Osmanbey abiye anlamında Paris’in Champs-Élysées, Lübnan’ın Downtown, İtalya’nın Milano’su gibidir. Sadece Osmanbey değil, hemen yanı başında bulunan Nişantaşı’ndaki butikler Abdi İpekçi Caddesi’ndeki özel tasarımlar; hepsi birbirine yakışır ve tamamlar halde sıralanırlar. Osmanbey’de abiye anlamında o kadar çok üretici firma ve model mevcut ki! Anadolu’da bir kızın kına gecesinden, sünnet düğününe, metropollerdeki bir VIP davetten, özel bir kutlamaya kadar her yerde giyilebilecek alternatifler bulunabilir.
Tabi bu kadar çok üretici firma ve bu kadar çok model olunca piyasaya ister istemez sert bir rekabet hâkim oluyor. Ama bunun da hem tüketici açısından hem hazır giyim sektörü açısından iyi bir şey olduğunu düşünüyorum. Herkes, yeni sezonda farklılaşmak, daha iyisine ulaşmak istiyor.