“Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Arap ülkelerinde ‘abiye’ deyince Türkiye’den akla ilk gelen tek yer Osmanbey’dir. Beyrut’la karşılaştırınca, üretim açısından prosesler benzese de hitap ettiği müşterinin beklentilerine paralel, kumaştan başlayarak, tasarım ve dikim teknikleri ve dokunuşlarda farklar var.”
“Kayıp bir yılın akabinde 2021 baharında biraz daha sade bir koleksiyon ile devam ediyoruz. Hepimiz zor bir süreçten geçtik. Biz yeni koleksiyonlarımızda bunu da dikkate alarak bir denge tutturmaya çalıştık. Krep, saten, organze, şifon ve tül gibi hafif kumaşların ağırlıkta olduğu koleksiyonun renk paletinde önceliğimiz sezonun trend renkleri oldu.”
Yaklaşık iki yıldır İstanbul’da yaşayan Lübnanlı moda tasarımcısı Rachad Itani, Osmanbey’in genç abiye markalarından İnvidia ve XCLSV için hazırladığı çarpıcı koleksiyonlarla abiye piyasasına farklı bir soluk getiriyor. Osmanbey’de Beyrut ekolünü yansıtan az sayıdaki isimden biri olan Itani, koleksiyonlarında klasik abiye tarzlarını güncel moda kodlarıyla yeniden yorumlarken, her dönem geniş kitlelerce ilgi görecek zamansız parçalara imza atıyor. Tasarımdan, kumaş, kalıp ve dikişe kadar üretimin tüm süreçlerine hâkim olan Rachad Itani’ye merak ettiklerimizi sorduk.
Kuruluşunun üzerinden beş yıl gibi kısa bir süre geçmesine rağmen Osmanbey’in önemli abiye firmalarından biri haline gelen ve bu sene ürün yelpazesine çalışan kadınlara yönelik şık ofis grubunu ekleyerek büyümeye devam eden İnvidia Moda Tekstil’in Bomonti’de bulunan atölyesinde görüştüğümüz Rachad Itani, sektörün ilgisini çekecek önemli saptamalarda bulundu. Özellikle abiye giyim konusunda bir dünya markası olan Beyrut ile “Türkiye’de abiye üretiminin merkezi” dediği Osmanbey’i de karşılaştıran Itani, önümüzdeki sezon abiye trendleri hakkında önemli ipuçları verdi.
Bir süredir İstanbul’da yaşıyorsunuz. Başka bir şehre veya ülkeye yerleşmek, hele böyle bir dönemde zor olsa gerek. Önce bu konudaki düşüncelerinizi öğrenmek istiyorum.
Evet, böyle bir dönemde ailenin ve arkadaşlarının olduğu bir şehri bırakıp başka bir ülkeye yerleşmek kolay değil tabi. Ama pandemi artık hayatımızın bir parçası oldu ve nerede olursa olsun bunu yaşıyorsun.
Şu anda içinde bulunduğumuz özel koşullara rağmen burada olmaktan mutluyum. Ben iki yıldır burada yaşıyor olmakla beraber daha önce defalarca İstanbul’a geldim. O kısa seyahatlerimde İstanbul, her zaman keyif aldığım bir şehir oldu. İstanbul’u biraz Beyrut’a benzetiyorum. Kültürlerimiz de yakın. Bu da benim buraya kolayca uyum sağlamamı ve benimsememi sağladı.
Mesleğe nasıl başladığınızı anlatır mısınız? Moda tasarımına nasıl karar verdiniz?
Üniversiteyi Bulgaristan’da, buradaki Güzel Sanatlar’ın muadili bir sanat okulunda okudum. İlk sene temel eğitim, figür ve çizim dersleri veriliyor; ikinci senede ise herkes yeteneğine ve isteğine göre farklı dallar seçiyordu. Benim ailemde, babam dışında neredeyse tüm akrabalar tekstil ticaretinin içinde olduğu için ben ikinci sınıftan itibaren modayı seçtim. Okul bittikten sonra Beyrut’a geri döndüm. Öğrendiğim teorik bilgiler üzerinde pratik yapmak üzere aile şirketinde çalışmaya başladım. Günlük hazır giyim konusunda üretim yapan fabrikada üretim sürecinin birçok aşamasını yakından görme şansım oldu. Okulda kalıp çıkarma konusunda fazla bir şey görmemiştik. Orada çalışan deneyimli bir ustadan özellikle kalıp konusunda çok değerli bilgiler edindim. Askere gidip geldikten sonra öğrendiğim teorik ve pratik bilgilerimi kullanarak aynı şirket içinde kendi koleksiyonumu hayata geçirdim. Yine günlük giyim üzerineydi fakat mevcut çizgiye göre daha güncel moda dokunuşları olan kapsül koleksiyondu. Bu koleksiyonun kumaş seçiminden kalıp çıkarmaya ve üretime kadar tüm aşamalarını kendim takip ediyordum.
Abiyeye nasıl yöneldiniz?
O zamanlar tüm dünyaca tanınan Beyrut’lu abiye tasarımcıları bugünkü kadar çok değildi. Elie Saab, Zuhair Murad, Joseph Abboud, Georges Chakra gibi isimler gündemdeydi. Milenyumla birlikte Beyrut’ta daha modern bir yaşam başladıktan sonra abiye konusunda tasarım ve üretim yapanların sayısı artmaya başladı. Ben de o sırada özel gün ve geceler için abiye elbiseler yapmak istiyordum, fakat çalıştığım aile şirketinin çizgisi belliydi ve bunun dışına çok çıkmak istemiyordu. Bunun üzerine 2002 yılında kendi işletmemi kurdum ve küçük bir atölye tutarak kendi markam için abiye kıyafetler tasarlayıp üretmeye başladım. 2003’ün sonunda işleri büyüttüm ve daha büyük bir fabrikaya kavuştum. Toptan satış yapıyordum. Lübnan’da iki mağazası olan büyük bir müşteri ile çalışıyordum. Geri kalanını ise özellikle zengin Körfez ülkelerine ihraç ediyordum.
İstanbul’a gelmeye nasıl karar verdiniz ve İnvidia ile yollarınız nasıl kesişti?
Bildiğiniz gibi Arap Baharı’nın ardından bölgede büyük bir karışıklık başladı. Bazı Arap ülkeleri Lübnan’la sorunlar yaşamaya başladı. Bu bizim ticaretimizi de etkiledi. 2014 yılında aynı zamanda kendi adıma bir atölye açarak kişiye özel ‘haute couture’ hizmeti vermeye başladım. Fakat Lübnan’da büyüyen karışıklık, ciddi bir güvenlik sorunu doğurdu. Sağlıklı bir biçimde devam edemeyeceğimi görünce oradaki çalışmalarımı bir süre askıya aldım.
Bu sırada İstanbul’da bir fuar ziyaretim sırasında Invidia Moda Tekstil firma yetkilileri ile tanıştım ve üç yıl önce aramızda bir iş birliği doğdu. İlk başlarda Beyrut’ta kendi işlerimi sürdürürken, periyodik olarak İstanbul’a gelip markaları İnvidia ve XCLSV için koleksiyon hazırlamaya başladım. İnvidia ve XCLSV genç markalardı ve gelişime açıktı. Adım adım ilişkimizi geliştirdik. Daha sonra da İstanbul’a tamamen yerleştim ve her iki markanın da abiye koleksiyonlarının tasarımlarını yapmaya başladım. Zaten bu sırada tüm dünyayı etkileyen koronavirüs salgını ortaya çıktı. Şu an Beyrut’daki işlerimi tamamen sonlandırmış değilim fakat gerek pandemi gerekse güvenlik sorunları nedeniyle orada yeni bir şey yapmıyorum. Tamamen İnvidia ve XCLSV markalarına odaklanmış durumdayım.
Siz hem Beyrut’u hem Osmanbey’i yakından tanıyan biri olarak aralarında üretim, tasarım organizasyon anlamında ne gibi farklar var?
Özel gün ve geceler için yapılan abiye elbiseler, hazır giyimin önemli kolu. Kendi içinde de tarz olarak ayrılıyor. Ortaya çıkan farklı tarzlar biraz da pazarın beklentileri ile ilgili. Son zamanlarda internetin yaygın kullanımı sayesinde tüm dünyada ortak bir moda dili oluşsa da yerel giyinme alışkanlıklarının hâlâ belirleyici olduğunu düşünüyorum. Dolayısı ile Beyrut’la Osmanbey’i karşılaştırınca, üretim açısından prosesler benzese de hitap ettiği müşterinin beklentilerine paralel, kumaştan başlayarak, tasarım ve dikim teknikleri ve dokunuşlarda farklar var. Abiye konusunda bir ekol haline gelen Beyrut’ta abiye konusunda birçok tasarımcı var. Hedef pazarlarındaki beklenti ve rekabetten dolayı tedarikçiler onlara kumaş ve aksesuar konusunda çok fazla alternatif sunmak zorunda. Lüks segmentte üretilen ve maliyeti biraz daha fazla olan bu kumaşlar Fransa, İtalya, Japonya, Çin, Kore gibi dünyanın önemli kumaş üreticilerinden temin ediliyor. Osmanbey’deki abiye üreticileri, birim fiyatı biraz daha düşük, genellikle sınırlı çeşitliliğe sahip kumaş kartelasıyla hareket ediyorlar. Dolayısı ile ilk fark buradan başlıyor. Müşteriler de buna alışmış durumda. Osmanbey’den alabileceği abiye elbiseyi Beyrut’lu bir firma üretmiş olsa da ondan almak istemez. “Ben bunu Türkiye’den alırım,” diyor.
Bununla birlikte, sadece abiye konusunda değil genel olarak hazır giyim üretimi konusunda çok iyi bir organizasyona sahip olan Türkiye’de devlet firmaları destekliyor, meslek örgütleri işin gelişimini teşvik ediyor. Bu anlayış Lübnan’da maalesef yok. Mesela ben Beyrut’taki markamla Türkiye’deki fuara tamamen kendi imkanlarımla katılmışken, aynı fuara katılan Türk firmaları devlet desteği almıştı. Lübnan’da tasarımcılar ya da girişimciler tamamen kişisel çabalarla ilerlemek durumunda. Ayrıca Lübnan’da sürüp giden güvenlik sorunları yurtdışından alıcı firmalarla iletişimi olumsuz yönde etkiliyor. Osmanbey’in böyle bir problemi yok.
Biraz burada hazırladığınız koleksiyonlarınızdan söz eder misiniz?
Müşteri talepleri dikkate alınarak İnvidia ve XCLSV abiye koleksiyonlarını tasarım, kumaş ve doku olarak zenginleştirmeye ve ayrıştırmaya çabalıyoruz. XCLSV koleksiyonlarında daha özel kumaşların kullanıldığı; el işçiliğinin ve süslemelerin fazla olduğu, ‘couture’ yaklaşımı ile ele alınan abiyeler, İnvidia koleksiyonlarında ise daha sade, süslemelerden çok kumaş katlama tekniklerinin öne çıktığı haliyle maliyetin daha düşük olduğu abiyeler yer alıyor. Gelen müşteri, iki grup arasındaki farklı tadı ve dokuları hissederek istediği fiyatta ve tarzda ürünü seçebiliyor.
Bir sezonun koleksiyonu ortalama kaç modelden oluşuyor?
Bildiğiniz gibi abiye hazır giyimde markalar mevsimsel sezonlardan çok davet, düğün, mezuniyet gibi özel günlerin daha çok yaşandığı bahar ve yaz aylarına odaklanır. İçinde bulunduğumuz pandemi döneminde net bir rakam vermek ne kadar doğru olur bilmiyorum ama biz bahar sezonuna 200 farklı modelle giriyoruz. Sezon içinde de mutlaka koleksiyona yeni parçalar ekleniyor.
Bir koleksiyona başlarken, nereden başlıyorsunuz ve nasıl ilerliyorsunuz?
Öncelikle her moda tasarımcısı gibi ben de her şeyden önce sezon trendlerini ayrıntılı bir biçimde inceliyorum. Koleksiyona başlamadan önce sezona yön verecek siluetler, renkler ve materyaller konusunda genel olarak bir fikir sahibi oluyorum. Daha sonra güncel trendler ışığında “müşteriler için yeni ne yapabiliriz,” sorusunun cevabını bulmaya çalışıyorum. Hangi yoldan ilerleyeceğim konusunda bir fikir oluşturduktan sonra eskizler ve kumaş seçimleri geliyor. Bunlar kimi zaman birlikte yürür. Çünkü bazen kumaşlar da yeni bir model için ilham verebiliyor. Burada benim için en önemli kriter, kumaşın yaptığım çizimlere can verdiğini hissettirmesi. Kumaşlar ve modeller eşleştirildikten sonra kalıplar çıkarılıyor. Ben, kesim, dikim ve provaya kadar tüm süreci takip ediyorum.
Kumaşları nereden temin ediyorsunuz?
Öncelikle bizim piyasada her şeyin birbiri ile bağlantılı olduğunu, dolayısı ile tedarikçilerin güncel modayı takip edip yeni materyaller sunmasının çok önemli olduğuna dikkat çekmek istiyorum. Bu anlamda ben kendimi şanslı hissediyorum, çünkü bizim en büyük tedarikçimiz Erler Tekstil, Osmanbey’deki üç mağazasında birbirinden farklı ürün gamıyla beklentilerimi büyük oranda karşılıyor. Bu bir tasarımcı olarak benim tam olarak istediğim bir şey. Zaman kaybetmeden birçok ürünü bir arada bulabiliyorum veya istediğim sonucu alamadığım zaman kumaşı değiştirebiliyor, yeni kumaşlar deneyebiliyorum.
Sizin tasarımlarınızın ayırt edici özelliği nedir ya da tasarım yaklaşımınızı nasıl tanımlarsınız?
Her tasarımcı kumaşı, kalıbı veya dikişi bilmez. Sanırım beni bir tasarımcı olarak farklı kılan, geçmiş deneyimlerimden dolayış tasarımdan, üretime tüm süreci biliyor olmam. Tasarım yaklaşımımda ise klasik olanı daha güncel moda kodları ile ele alıyorum diyebilirim. Her dönem kadınların gardırobunda yer alabilecek zamansız abiye modellerini yeni kumaşlar, yeni renkler ve süsleme teknikleri ile güncel bir ifadeye kavuşturuyorum. Burada amaç, koleksiyonda yer alan parçaların her dönem ilgi görmesi ve daha çok müşteriye hitap etmesini sağlamak.
2021 abiye koleksiyonlarınızda neler var? Renkler, hacimler, detaylardan bahseder misiniz?
Kayıp bir yılın akabinde biraz daha sade bir koleksiyon ile devam ediyoruz. Hepimiz zor bir süreçten geçtik. İnsanların giyinme alışkanlıkları, satın alma davranışları büyük ölçüde değişti ama hayat devam ediyor. Biz yeni koleksiyonlarımızda bunu da dikkate alarak bir denge tutturmaya çalıştık. Krep, saten, organze, şifon ve tül gibi hafif kumaşların ağırlıkta olduğu koleksiyonun renk paletinde, önceliğimiz sezonun trend renkleri oldu. Üç ana renk var gündemimizde. Bunlar açık sarı, mavi ve pudra tonlarından oluşuyor. Ayrıca klasik abiye tonlarında ufak oynamalarla kartelamızı yeniledik. Bunların yanında kırmızı, yeşilin tonları ve siyah da koleksiyonda kendine yer buldu. Aksesuarlarda ve süslemelerde eskiye göre daha ölçülü bir yaklaşım var. A kesim etekli elbiseler oldukça fazla fakat hafif ve akıcı kumaşlardan dolayı bu sezon eteklerde abartılı hacim olmayacak.
İnvidia nerelerde satılıyo?
İnvidia’nın müşteri portföyü ağırlıklı olarak yurtdışında. Avrupa ve Ortadoğu ülkelerinin ilk sırada bulunduğu hedef pazara son zamanlarda Türki Cumhuriyetler de eklenmeye başladı.
Son olarak bir abiye tasarımcısı olarak Osmanbey hakkında ne düşünüyorsunuz?
Osmanbey bugün abiye giyimin merkezi durumunda. Şunu rahatlıkla söyleyebilirim ki Arap ülkelerinde “abiye” deyince Türkiye’den akla ilk gelen tek yer Osmanbey’dir. Bu avantajını çok iyi değerlendirmesi gerekir diye düşünüyorum. Şu dönem biraz sıkıntılı geçse de pandemi sonrası Osmanbey’in yine eski gücüne ulaşacağına inanıyorum.
Teşekkür ederim…