DESİGNER ‘Grand Couturier’ YILDIRIM MAYRUK
04 Mart 2020

Kendisine ‘modacı’ denmesine hep karşı çıktı. Daha genç neslin tercih ettiği ‘designer’ sözcüğünü kullanmayı da pek tercih etmedi. O bir ‘couturier’ yani terziydi. Bugün 80 yaşında olan ve her biri sanat eseri kabul edilebilecek sayısız elbiseye imza atan Yıldırım Mayruk, moda dünyasının ona yakıştırdığı ‘grand couturier’ sıfatını fazlasıyla hak eden yeri kolay dolmayacak özel bir isim.

Yıldırım Mayruk, yarım asrı geçen meslek yaşamında disiplini, çalışkanlığı ve yaratıcılığı ile Türkiye moda tarihine adını altın harflerle yazdırmış yaşayan bir efsane. Onu diğer moda tasarımcılarından ayıran ise sadece tasarımlarındaki zarafet değil işin zanaat kısmı kabul edilebilecek dikiş, kalıp süreçlerinde ödün vermediği hassasiyeti. Elbiselerini hep kendi kesti, kendi prova etti. Bu yüzden olsa gerek kendisine ‘modacı’ denmesine hep karşı çıktı. Daha genç neslin tercih ettiği ‘designer/tasarımcı’ sözcüğünü kullanmayı da pek tercih etmedi. O bir ‘couturier’ yani terziydi. Bugün 80 yaşında olan ve her biri sanat eseri kabul edilebilecek sayısız elbiseye imza atan Yıldırım Mayruk, moda dünyasının ona yakıştırdığı ‘grand couturier’ sıfatını fazlasıyla hak eden yeri kolay dolmayacak özel bir isim. Türkiye’nin ilk ‘couture’ terzilerinden Mualla Özbek, altmışlı yılların sonunda ondaki parıltıyı ve yeteneği görünce “Benden sonra bayrağı sen taşıyacaksın,” demesi de boşuna değil.

Gerçekten de Yıldırım Mayruk, uzun meslek yaşamı boyunca kendine özgü çizgisinde en ufak bir sapma olmadan bugüne kadar geldi. Prensiplerinden asla vazgeçmedi, ‘yalan söylememek,’ ve ‘verdiği sözden dönmemek,’ gibi iki meziyetini hep korudu. Hazırladığı her koleksiyon moda severler tarafından ilgiyle ve hayranlıkla karşılandı ve uzun yıllara dayanan sadık müşterileri oldu. Sanat ve cemiyet hayatının önemli isimlerini o giydirdi. Çünkü, Yıldırım Mayruk, giysiden önce o elbiseyi giyecek kadının vücudun bir mühendis gibi ele alıyordu. Bir röportajında önce vücut inşaa ettiğini söyleyen Mayruk, ondan sonra elbiseyi üstüne giydirdiğini ve bir ressam gibi boyadığını söylerken, zarif siluetlerin nasıl ortaya çıktığı hakkında da ip ucu veriyor. Vücudu daraltan, beli ortaya çıkaran, göğüsleri ve kalçayı ideal ölçülere getiren, bunları yaparken de çok iyi gizleyen yöntemler geliştirmişti ve bu tam da vücut kusurlarını gizlemek isteyen kadınların aradığı şeydi.    

 

 

Yıldırım Mayruk, 1940 yılında Bursa’da beş çocuklu ailesinin en küçük çocuğu olarak dünyaya gelmişti. Asker olan babası Ispartalı, annesi Giresunluydu. Babasını erken yaşta, henüz 12 yaşındayken kaybeden Mayruk, Bursa’da terzilik yapan ablasından etkilenerek mesleğe ilk adımını attı. Daha on beş yaşındayken, gül kurusu renginde ipekli bir kumaştan yeğenine bir elbise dikti. Biraz kendini geliştirince ilk tayyörünü annesine yaptı. İlginçtir Yves Saint Laurent veya Chanel gibi o da tasarım yolculuğuna şapka ile başladı. Lise yıllarında harçlığını çıkarmak için ablasının atölyesinde şapka yapar ve vitrine koyardı. Bir şapkanın yapılışını hiç görmediği gibi elinde hiçbir teçhizat veya kalıp da yoktu. Atölyedeki ütü, bıçak ve örgü şişiyle yaptığı şapkalara bir tahtanın ucunda iptidai bir biçimde bombeler verir, giyilebilecek duruma getirirdi. 1960 yılında askerlik hizmetini tamamlayan Yıldırım Mayruk, bir süre daha ablasının yanında çalıştı. O sırada, ailenin sahip olduğu bir mülkün kira gelirlerini almak için arada İstanbul’a gelirdi. Yine böyle bir ziyarette Beyoğlu’nda görüştüğü bir dostunun önerisiyle İstiklal Caddesi’nde Çiçek Pasajı’nın tam karşısında bulunan Güney Palas’ın çatı katını tutarak ilk atölyesini açtı. Şans bu ya! Daha atölye için eşyalar taşınırken, kapının önüne bir top kumaş getirilir. Mayruk’un isim vermeden, “Hayatımda tanıdığım en güzel kadının bir dikişi- tayyör kumaşı,” diye anlattığı bu olay onun İstanbul’daki atölyesinin ilk işidir.

Yıldırım Mayruk, becerikli, disiplinli, çalışkan ve düzenli oluşu sayesinde ünü hızla yayılır ve kısa sürede atölyesini büyütür. Ama asıl ününü, terzilerin yer aldığı bir defileye tasarladığı on elbiseyle katılmasıyla elde eder. O defilenin ardından, dönemin usta terzisi Mualla Özbek’le tanışır ve onun övgülerine mazhar olur. Ardından işler açılır ve sanat dünyası ile yakın ilişkiler başlar. İlk müşterileri dönemin ünlü yıldızları Mine Koşan ve Gönül Yazar’dır. Beyoğlu’ndaki atölyesinde on yıl kadar çalışan Mayruk, önce Şişli’ye, sonra Teşvikiye’ye geçer. 1990 yılında yolları Barbaros Şansal ile kesişir ve birlikte başarılı projelere imza atarlar. İkili, yaklaşık yirmi iki yıldır Teşvikiye’de olan atölyeyi, Gümüşsuyu’na taşır ve Taxim Moda Laboratuarı adını verir.

Bugüne kadar yurtiçinde sayısız defileye imza atan Yıldırım Mayruk, aralarında Londra, Abudabi ve Tel Aviv gibi şehirlerin de bulunduğu bir çok yurtdışı defilesi yaptı ve bu defilelerin gelirini eğitim ve hayır kurumlarına bağışladı.

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAZILAR Diğer Yazılar