ABİYE TASARIMCILARI Abiyede ‘Haute Couture’ Dokunuşlar: "ALEX"
26 Aralık 2019

“Bu sezon tüller ve flog baskılar çok modaydı. Bunun çeşitlenerek devam edeceği 2020 yazında indigolar, lilalar, nefti yeşiller ve pastel tonlar var. Uçucu hafif kumaşlarla, şeffaf bir yaz geliyor.”

 

Abiye tasarımı denince Osmanbey’de ilk akla gelen isimlerden biri olan Alex veya gerçek adıyla Ali İhsan Havran, hazırladığı etkileyici koleksiyonlar ile her sezon adından söz ettirmeyi başarıyor. Hem okullu, hem de gelinlikten gelme alaylı bir moda tasarımcısı olarak dokuz yıldır Osmanbey’de olan Alex, özellikle gelinlikte edindiği ‘haute couture’ deneyimini, güncel moda trendlerinin ışığında abiye tasarımlarına başarılı bir biçimde yansıtıyor. Bugüne kadar Osmanbey’in önde gelen abiye markaları için koleksiyon hazırlayan Alex’e merak ettiklerimizi sorduk.

 

Şu an hangi firmayla, ne üzerinde çalışıyorsunuz?
Şu an Osmanbey’in önde gelen abiye giyim markalarından Arşi Abiye’nin 2020 İlkbahar/Yaz sezonu için hazırladığımız koleksiyon üzerinde çalışıyorum.

 

Ne kadar zamandır Osmanbey’desiniz?
Yaklaşık dokuz yıldır Osmanbey’deyim.

 

Daha öncesini alabilir miyiz? Mesleğe nasıl başladınız?
Ben daha önce, aynı zamanda doğduğum şehir olan İzmir’deydim. 9 Eylül Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Tekstil Tasarım Bölümü mezunuyum. Okulu bitirdikten sonra profesyonel çalışma hayatına İzmir’de gelinlik tasarımı ile başladım. Biliyorsunuz, İzmir gelinlik konusunda gerek işçilik, gerek tasarım anlamında marka şehirdir. Özellikle Avrupalı müşterilerin bildiği ve tercih ettiği bir pazardır. Gelinlikte birçok firmada tecrübe edindikten sonra Alex Spozza diye kendi markamı kurdum. Bu süreçte hep gelinlik çalıştım, abiye ile tanışmam ise İstanbul’da Osmanbey’de oldu.

 

Kendi markanızla ilerlerken, bir anda her şeyi bırakıp İstanbul’a yerleşmeye nasıl karar verdiniz?
İzmir, ticaret anlamında dar bir pazar… Özellikle gelinlikte 3 ay çok iyi iş yaparsınız, kalan 9 ayı boyunca 3 ay boyunca kazandığınızla dönmeye çalışırsınız. Gelinlik bir de havaleli bir iştir. Geniş mekânlar ister; atölyesi, işçiliği, kullanılacak malzeme çok daha özeldir, metrajlıdır. Ben de o dönem yalnızdım. İşin tasarım yönü, malzeme tedariki bir yana ticaretini de tek başıma yürütmeye çalışıyordum. Açıkçası, İzmir’in o keşmekeşi içinde çabalamaktan yoruldum. İşin ticari boyutunu oturtmaya çalıştıkça tasarım yapmak için yeterince zamanımın kalmadığını fark ettim. Birçok arkadaşım da İstanbul’daydı ve sürekli beni çağırıyorlardı. İstanbul’un dinamik ve çok yönlü bir pazara sahip olması da ilgimi çekiyordu. Bir gün atölyede otururken, bir anda mesleğime İstanbul’da devam etmeye karar verdim.

 

Bir firmayla anlaşarak mı geldiniz?
Evet, ilk olarak Sera Bella firmasında gelinlik departmanında başladım. Bir dokuz ay kadar orada çalıştım. Bu süreçte firmanın ürün yelpazesinde abiye olduğu için yavaş yavaş abiye tasarımları ilgimi çekmeye başladı. Gelinlikten edindiğim “haute couture” bilgisi, burada çok işime yaradı. Bir noktada benziyorlar da. Gelinliğin tasarımcıya sunduğu sınırlı alan, abiyede çok daha geniş olunca hoşuma da gitti. Yaptığım küçük dokunuşlar, kısa bir süre sonra koleksiyon hazırlamaya dönüştü ve aralarında Odrella’nın da olduğu piyasanın önde gelen firmaları ile çalışmaya başladım.

 

Osmanbey’de bulunduğunuz süreçte, bölgedeki değişimi yakından gördünüz. Son yıllarda abiyede ciddi bir kümelenme var. Bir tasarımcı gözüyle değerlendirme yapar mısınız?
Abiye giyimde Osmanbey git gide güçleniyor. Eski dokuz yıl önceki tasarım ve vizyona bakınca bambaşka bir yerde olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. Lübnan firmalarının, Arap firmalarının buraya gelmesi bile hem Osmanbey’in bu anlamdaki çekim merkezi olduğunu gösteriyor; hem de piyasadaki rekabet, mevcut firmaların yeni arayışlara girmesine neden oluyor. Böylesine katma değeri yüksek bir segmentin güçlenmesi bölge için büyük bir avantaj.
Ne var ki içinde bulunduğumuz dönemin şartlarından olsa gerek hem firmalar, hem çalışanlar sıkıntılı bir dönemden geçiyor. Fakat burada biz çalışanlar veya tasarımcılar açısından esas sorun, dönemin zorlayıcı şartları değil. Bence esas sorun, firmaların çalışanlarına karşı şeffaf olmamalarından kaynaklanan, bir iletişimsizlik ortamı. Firmalar belki kendi içinde çözüm üretme çabasındalar, ama bunu çalışanları ile paylaşmak yerine başka bir sorun olarak yansıtılıyor. Bu da yanlış anlaşılmaların olduğu, manipülasyona uygun bir zemin hazırlanıyor. Osmanbeyli üreticilerin, elindeki mevcut tekstil elemanlarına sahip çıkması gerekiyor. Kalifiye elemanı korumalı sahiplenmeli çünkü çok tercih edilen bir meslek olmadığı için arkadan gelen yok. Çalışma koşulları yeniden gözden geçirilmeli. Resmi tatillerde çalışılıyor mesela. Çalışanın mutlu olması, çalıştığı firmaya daha çok bağlanması ve verimli olmasını sağlayacaktır diye düşünüyorum.

 

Çok sayıda firmanın abiyede yoğunlaşması kalite ve tasarım anlamında Osmanbey’e faydası oluyordur herhalde.
Evet, rekabet arttıkça firmaların farklılaşma isteği de artıyor. Bu da tasarıma duyulan ihtiyacı artırıyor. Bir de şunu belirtmekte fayda var. Şimdi artık internet çağı, herkes her şeyi anında görüyor. Dünyadaki moda trendlerinden herkesin haberi var. Sadece firmaların değil müşterilerin de haberi var. Dolayısı ile firmalar rekabet etmek için tasarım yönünü güçlendirmeye ihtiyaç duyuyorlar. Tasarım, bir markanın önemli maliyet kalemlerinden biridir ama bundan kısacağım diye kalkıp herhangi birisine veremezsiniz? Firma, tasarım yönünü güçlendirdikçe pazarda daha çok söz sahibi olacağını bilir.

 

 

Abiye piyasası gelecekte ne olur? Bizden henüz bir dünya markası çıkmış değil.
Açıkçası şu an için çok umutlu değilim. Coğrafi olarak müthiş avantajlı bir konumdayız. Altyapımız da uygun fakat tasarım konusunda maalesef piyasanın önde gelen birkaç firması dışında, biraz birbirini gözetleyen, ‘copy paste’ ile ilerleyen yerleşik bir anlayış var.

 

Bir tasarımcı olarak çalıştığınız firmada en verimli olduğunuz çalışma ortamı nasıl olmalı? Çalışma takviminiz nasıl?
Benim için rahat bir çalışma ortamı olması yeterli. Bu da çok fazla bir şey değil. Ben genel olarak hep tek firmaya çalışmayı tercih ederim. Zaten şayet bir firmaya koleksiyon hazırlıyorsanız, bütün bir sene aralıksız çalışacaksınız demektir. Yani sezon koleksiyonunu hazırlayıp kenara çekilmiyorsunuz. O koleksiyona eklemeler yapıyorsunuz, revize ediyorsunuz... Canlı dinamik bir pazar olduğu için sürekli tasarım yapmak zorundasınız.

 

Şu an çalıştığınız firmaya yaptığınız tasarımlarınız hangi ülkelerde satılıyor? Farklı ülkeler olunca, farklı tasarım yaklaşımına ihtiyaç duyuyor musunuz?
Arşi Abiye, Portekiz, İtalya gibi Avrupa ülkelerinin yanı sıra, Ortadoğu ve Afrika ülkelerinin de aralarında olduğu dünyanın birçok noktasına ihracat yapıyor. Pazarınız farklı ülkeler olunca, tasarımda da kimi zaman değişikliklere ihtiyaç duyabiliyorsunuz. O coğrafyanın anatomik yapısından, giyim kültürüne kadar birçok etken tasarımı etkileyebiliyor. Örneğin Afrika ülkeleri daha renkli veya yerel desenlerle süslü abiyeler tercih ederken, Avrupa ülkeleri daha sade modeller istiyorlar.

 

Tasarımlarınızın ayırt edici özelliği nedir? Nasıl bir kadın giydiriyorsunuz?
Ben güncel moda trendlerini yakından takip ederim ve sürekli kendimi yenilenirim. Dolayısı ile benim giydirdiğim kadın da güncel modayı takip eden, vizyon sahibidir herhalde. Üzerine giydiği elbiseyi küçük dokunuşlarla bir stile çevirebilecek kadar zevk sahibi bir kadın diye tanımlayabilirim. Benim tasarımlarımda mutlaka güncel moda trendlerinden izler bulursunuz. Güçlü ve şık kadın imajını seviyorum.

 

Tasarıma başlarken nereden başlarsanız, nasıl ilerlersiniz?
Her şeyden önce çalışacağım sezonla ilgili güncel trendleri ayrıntısı ile araştırırım. Yılın çizgisi, modası, hangi kumaşların ve desenlerin kullanıldığı ile ilgili bilgileri toplarım. Çalıştığım firmanın tarzını ve hedef pazarını dikkate alarak kendi tarzımı yansıttığım koleksiyonu önce eskiz olarak hazırlarım. Tamamen elde, kâğıt üzerinde koleksiyonu tamamlarım. Sonra tasarımlara uygun kumaşları seçmeye sıra gelir ki bu süreçte kimi zaman kumaşlar da koleksiyona ilham verebilir.

 

Kumaşlarda sınırlama var mı? Yerli veya yabancı kumaş tercihiniz…
Kumaşlarla ilgili firmadan bir sınırlama gelmez. Ama zaten ben de çok pahalı kumaş kullanacağım diye yola çıkmıyorum. Bazen düz kumaşlardan da çok güzel şeyler çıkabiliyor. Biz genelde Osmanbey kumaşçıları ile çalışıyoruz. Daha çok Çin, Kore gibi ülkelerden gelen yabancı menşeili kumaşlar ama son yıllarda özellikle brode, dantel ve jakarlı kumaşlarda Bursalı firmalardan biz tasarımcıları heyecanlandıran çok güzel kumaşlar gelmeye başladı. İki senedir Bursalı kumaş üreticileri Osmanbey’de kendilerini hissettirdiler. Bu çok güzel bir gelişme ve daha da iyi olabilirler.
Yurtdışından gelen kumaşlar da çok güzel. Genelde küresel modanın izlerini yansıtan tasarımlar, fakat genelde bir tasarımcı olarak kumaşların genişliği konusunda sıkıntı yaşıyoruz. Bir elbisenin boyu 1 60 cm ise getirilen kumaş, 130 civarında oluyor. Haliyle bütün olarak bir elbise de dikiş olmadan kullanma imkânı olmuyor. Çok güzel bir desen de olsa, kumaşın genişliği el vermediği için farklı çözümler bulmak zorunda kalıyorsunuz.

 

 

Kumaşlara da karar verdikten sonraki süreci anlatır mısınız?
Sonrasında modelist arkadaşla bir program yaparız ve yine birlikte çalışmaya başlarız. O bana bir baz hazırlar. Gerekirse bu safhada da müdahale ederim. Milaj kâğıdı üzerinde son dokunuşları yaparız. Sonra onu cansız prova mankenine iğneleriz, yani giydiririz. Elbisenin kâğıttan bir prototipini çıkarmış oluruz. Daha sonra onu kumaşa dökeriz. Dikilirken de provalı gideriz. Bazen eskizlerden bambaşka bir elbise ortaya çıkabilir. Herkesin fikrini önemserim, çalışma arkadaşlarımın fikrini dinlerim. Farklı önerileri denerim ve son kararı veririm. Bu sırada firma sahipleri de bu gelişmeleri yakından takip eder. Daha sonra ise elbise dikime gider, fakat iş bununla bitmez. Sıra süslemelere ve detaylara gelir. Çoğu tasarımcı elbiseyi süslemeciye teslim eder ama ben malzemesinden uygulanacak desene veya nakışa kadar tüm detayları takip ederim. Eklenecek aksesuarların boyutu, rengi, yoğunluğu benim için önemlidir. Süslemeler de bitince elbise seri üretime hazır hale gelir. Atölye sürecinde seriye girecekse renklere ve ona göre süslemelere de karar verip, ekibe teslim ederim.

 

Son olarak, 2020 İlkbahar/Yaz sezonunda gündeminizde neler var?
Bu sezon tüller ve flog baskılar çok modaydı. Bunun çeşitlenerek devam edeceği 2020 yazında renk kartelamda indigo, lila, nefti yeşil ve pastel tonlar var. Uçucu hafif kumaşlarla, şeffaf bir yaz geliyor. Geçtiğimiz haftalarda yapılan Fashionist: Abiye, Gelinlik, Damatlık ve Moda Fuarı bu anlamda bizlere iyi bir fikir verdi. Aldığımız tepkilere göre koleksiyonumuzu revize ettik. Tüle inanılmaz bir ilgi vardı. Yazın romantizm devam edecek. Güzel bir yaz olacak diye düşünüyorum.

 

İLGİNİZİ ÇEKEBİLECEK DİĞER YAZILAR Diğer Yazılar